Erzurumlu Emrah Kalem Şairi Mi? Antropolojik Bir Bakış
Bir kültür antropoloğu olarak, farklı toplulukların ritüellerine, sembollerine ve kimlik yapılarına merakla bakarız. Bu merakın yönlendirdiği sorulardan biri de : halk şairliğinin doğası ve bu geleneğe dahil olan ya da olmayan figürlerin anlam dünyalarıdır. İşte bu bağlamda gündemimize, “Erzurumlu Emrah kalem şairi mi?” sorusuyla yaklaşıyoruz. Bu soru yalnızca edebî bir sınıflandırma değil, aynı zamanda toplumsal ritüel-inşa, kimlik oluşumu ve kültürel değişim açısından okunabilecek bir kapıdır.
Ritüel, Semboller ve Topluluk İçinde Şair Kimliği
Halk şairliği geleneğinde önemli ritüeller vardır : sazın eşliği, âşık meclisleri, fuşî (inanç‑metaforik) söyleyişler. Şair, sazıyla birlikte “âşık” kimliğini üstlenir; söz onun silahı, saz onun kürsüsüdür. Bu bağlamda “kalem şairi” terimi, genellikle saz eşliğinde söyleyişten ziyade yazılı eser vermeyle, divan‑ geleneğe ağırlıkla yönelmiş şairleri tanımlar. Erzurumlu Emrah’ın bu ikili kimlik arasında nasıl konumlandığını anlamak için semboller önemlidir. Medrese eğitimi görmüş olması, aruz vezniyle şiir yazması, tasavvuf geleneğine dahil oluşu onun topluluk içinde farklı bir simgeye dönüştüğünü gösteriyor. ([TDV İslâm Ansiklopedisi][1]) Saz‑eşli halk meclisi dışında bir yazılı şair kimliği, kimlikler açısından dönüştürücü olabilir.
Erzurumlu Emrah’ın Toplumsal Yolu ve Kimlik İnşası
Erzurumlu Emrah, Erzurum’un Tanbura köyünde doğduğu kabul edilen, medrese tahsili görmüş, Nakşibendi tarikatına intisap etmiş bir figürdür. ([Yesevi Üniversitesi][2]) Bu durum, onu sırf halk meclisinde sazla söyleyen bir âşık konumunun ötesine taşımaktadır. Çeşitli şehirlerde dolaşmış, çıraklar yetiştirip kendi adıyla anılan bir şair kolu oluşturmuştur. ([TDV İslâm Ansiklopedisi][1]) Antropolojik olarak, bu hareketlilik bir topluluklararası kültürel aktarım mekanizmasını işaret eder. Şairin, halk edebiyatı söyleyişini, klasik divan şiirinin kalem geleneğiyle buluşturması, ritüel yerleşikliği ve yeni kimliklerin oluşumu bakımından önemlidir.
“Saz şairi” kimliği ile “kalem şairi” etiketi arasında gidip gelmesi, o toplumun hem sözlü geleneğini hem de yazılı geleneğini kavradığını gösterir. Medrese‑tarikat kökeni ve aruz vezniyle eser vermesi, halk şiirinin özgün ritüelinden farklı sembolik yükler taşır. Öte yandan, hece vezniyle koşma ve semai türlerinde yazdığı eserler halk kesimiyle kurduğu bağı kanıtlar. ([Türk Dili ve Edebiyatı][3]) Bu durumda “kalem şairi mi?” sorusu, salt teknik bir sınıflandırma olmaktan çıkar, bir kültürel biçimsel dönüşümün göstergesine dönüşür.
Kalem Şairi Olarak Değerlendirme: Bir Antropolojik Okuma
Kalem şairi terimi, genellikle divan edebiyatı hattını izleyen, daha çok yazılı eser veren şairler için kullanılır. Erzurumlu Emrah’ın aruz vezniyle şiirler yazdığı, “Dîvân‑ı Emrah” gibi bir kitapçık halinde eserlerinin basıldığı bilinmektedir. ([Yesevi Üniversitesi][2]) Ancak onun halk edebiyatı söyleyişi içinde çokça hece vezniyle koşma ve semai yazdığı da belgelenmiştir. ([Türk Dili ve Edebiyatı][3]) Bu durumda onu monolitik bir “kalem şairi” tanımıyla sınırlamak antropolojik açıdan eksik olur çünkü o hem sözlü halk ritüelinin bir aktörü hem de yazılı edebiyat sahasının bir üreticisidir.
Topluluk yapısı açısından baktığımızda : halk meclislerinde saz eşliğinde okunan şiirlerle yazılı eserlerin dolaşıma girmesi farklı kültürel mekânlar üretir. Erzurumlu Emrah hem âşık meclislerinde hem de divan kütüphanelerinde bir varlık kazanmış gibidir. Bu çift yönlü rol, onun kimliğini – hem halk ozanı hem kalem ustası – olarak okuma yolunu açar. Böylece “kalem şairi mi?” sorusu, onu kategorik olarak “evet ya da hayır”la sınırlamaktan çıkar, kültürel olarak “her ikisine de evet” demeyi gündeme getirir.
Günümüzdeki Akademik Tartışmalar ve Kültürel Yansımaları
Günümüzde edebiyat bilimciler ve halkbilimciler, Erzurumlu Emrah’ın eserlerinin ait olduğu geleneği tartışmaktadır. Bazı araştırmalar onu halk şairi kategorisinde konumlandırırken, bazıları divan etkisi, aruz vezni ve yazılı eserleşme yönlerinden dolayı kalem şairi olarak değerlendirmektedir. ([YKS Edebiyat][4]) Bu tartışma, aslında bir kültür dinamiğini yansıtır : sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş, modernleşme süreçleri içinde halk ozanlarının dönüşümü, kimlik inşa süreçleri. Bu tür çalışmalar, halk edebiyatı ve yüksek edebiyat ayrımının ne kadar iç içe geçmiş olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, günümüzde “âşıklık” geleneğinin popüler kültürde yeniden yorumlanması ve medyada yer almasıyla birlikte, Erzurumlu Emrah gibi figürlerin kimliği yeniden üretilmektedir. Bu açıdan kalem şairi sıfatı, sadece teknik bir unvan değil; bir kültür politikası, bir kimlik biçimidir. Halkın belleğinde nasıl yer alındığı, hangi ritüel‑meclislerde adının geçtiği ve yazılı metinlerde nasıl temsil edildiği de önemlidir.
Sonuç : Kimlikleri Kesişen Şair
Erzurumlu Emrah, sadece “saz çalan halk şairi” ya da “divan geleneğinin kalem şairi” şeklinde dar bir sınıfa sığmaz. Onun kimliği, ritüel mekanlarından yazılı metinlere; halk meclislerinden eğitim kurumlarına uzanan geniş bir yelpazededir. Antropolojik bakışla gördüğümüz üzere, bir topluluğun şairi olmak; sadece sözüyle değil, mekanıyla, takibiyle, yazılı ve sözlü kültürüyle birlikte düşünülmelidir. Bu bağlamda, Erzurumlu Emrah kalem şairi ve halk şairi olarak okunabilir — bir liminal kültür figürü olarak. Bu tür kimliklerin, gelecek dönemde kültür antropolojisi, halkbilim ve edebiyat kesişiminde daha çok dikkat çekeceğini öngörmek mümkündür.
Etiketler: #ErzurumluEmrah, #halkşairi, #kalemşairi, #aşıklıkgeleneği, #kültürantropolojisi
[1]: “ERZURUMLU EMRAH – TDV İslâm Ansiklopedisi”
[2]: “EMRAH, Erzurumlu – Ahmet Yesevi University”
[3]: “Erzurumlu Emrah Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri – Türk Dili ve …”
[4]: “YKS Edebiyat Türkçe: Erzurumlu Emrah (19.yy)”