Atatürk Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Ne Yaptı? Bir Genç Yetişkinin Mizahi Bakışı
Düşünsene, Selanik Askeri Rüştiyesi’ne gidiyorsun, henüz genç yaşta bir çocuğusun ama büyük işler yapacağın belli. Belki de o an, gelecekteki “Mustafa Kemal”i tanıyamazsın bile. Ama Selanik’te bir askeri okulda, Atatürk gibi bir adamın eğitildiği o yıllarda neler olduğunu kim bilebilir ki? O zamanlar, 14 yaşında bir çocuğun neler yapabileceğini düşün. Evet, bir köşe yazarı gibi başlamasam da, biraz düşününce, o okulun havası bile farklıymış. Hadi, o zaman hep birlikte bir göz atalım: Atatürk Selanik Askeri Rüştiyesi’nde ne yaptı?
Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Atatürk’ün İlk İzleri
Şimdi gel de, 14 yaşındaki bir çocuğun Selanik Askeri Rüştiyesi’nde ne kadar ciddi işler yapabileceğini bir düşün. “Ama o dönemde bir sürü kitap okumuş, eğitimini ciddiye almış!” diyebilirsiniz. Haklısınız, tabi. Ama ben biraz mizahi bakmaya çalışıyorum. Hani şu arkadaş ortamında her şeyin şaka olduğu bir insan var ya, işte ben o tiplerdenim. İçimde derin bir “hayatın anlamını sorgulayan” bir yanım da var ama işte o başka bir yazı konusu.
Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Atatürk, dersleri çok ciddiye almış ve doğru bildiği yolda ilerlemiş bir öğrenci olarak karşımıza çıkıyor. Günü gelince matematik derslerinde bir fenomene dönüşmüş, harf devriminden önce harfleri eğip bükerek tam anlamıyla “şeytanın avukatı” olmuş. Selanik’teki okul, onun kişiliğinin ilk tohumlarının atıldığı yer olmuştu. Bu arada, bir gün şu matematik sorusuyla karşılaşıp da “İyi ki Selanik’te okudum, yoksa ben de bu kadar merhametli olamazdım” diye düşündüğü bir anı hatırlıyor musunuz?
Hayal Ediyorum… Atatürk ve Selanik’teki Sınıf Arkadaşları
Sınıf Arkadaşı 1: “Mustafa Kemal, seninle tartışmak ne kadar zor! Bu kadar ciddi olma, her şeyin şakası var!”
Atatürk (Genç): “Ben, bir gün devlet yönetmeye başlayacağım, şakaya yer yok! Şaka yapacak vakit çok sonra, önce dersleri bitirip askeri okulun sırasını geçmem lazım!”
Evet, belki de Atatürk bu kadar büyük bir adam olmadan önce, Selanik Askeri Rüştiyesi’nde de aynı kararlılığı gösteriyordu. Ama tabii şunu da unutmamak lazım; genç Atatürk de zaman zaman biraz arkadaşlarıyla şakalaşmayı sevmişti. Zaten, biz hep geçmişi büyütüyoruz ama o zamanlar da gençti, değil mi? Ya da biz şu anki halimize bakınca, gençken biraz da deli dolu işler yapardık, hatta belki bu yüzden biraz fazla ciddi düşünüyoruz.
Bir Çocuğun Hayalleri: Selanik’te Atatürk ve Günümüz
Düşünsenize, Atatürk o zamanlarda cephede değil, okulda bir öğrenciyken kim bilir hangi dersin konusunu hararetle tartışıyordu. Ama bence Selanik Askeri Rüştiyesi’nin en ilginç noktası, Atatürk’ün hayatını şekillendiren bu yıllarda, zaman zaman sistemle çok da uyumsuz olan düşünceleri belki de ilk defa orada ortaya çıkmıştır.
O günlerde biraz “delikanlı” ruhu vardı, ama bu “delikanlılık” onun her zaman doğruları savunmasına da sebep oldu. Belki de en çok bu yüzden sınıf arkadaşları onun kadar ciddiyetle tartışamıyordu. Şu an düşündüm de, o dönemde “Mustafa Kemal”in sınıf arkadaşları ne kadar heyecanlıydı acaba?
Sınıf Arkadaşı 2: “Mustafa Kemal, git başımdan! Her şeye hayır diyorsun. O kadar çalışıp da bu kadar ciddi olmanı anlamıyorum!”
Atatürk (Genç): “Benim ne yapacağım belli! Zamanında doğru yolu bulacağız, şimdi çalışmaya devam!”
Hikayenin sonu malum. İşte o öğrencilik yılları, onun için bir dönüm noktasıydı. O okul, onun karakterini şekillendiren yerlerden biriydi. Ne zaman Selanik Askeri Rüştiyesi’nden bahsetsek, orada geçirdiği yıllar, onun gençlik ideallerini simgeliyor.
Sonuç: O Dönem, Bu Dönem
Geriye dönüp baktığımızda, Atatürk’ün Selanik Askeri Rüştiyesi’nde yaptıkları, sadece bir askeri okul öğrencisinin hikayesi değil, aslında bir milletin geleceğine yön verecek fikri altyapının temellerinin atıldığı yıllar. Tıpkı günümüz gençleri gibi, zaman zaman kafa karıştırıcı ve ciddiyetten uzak. Ama o gençken de, etrafında ciddi bir vizyon vardı. Belki de bu yüzden 14 yaşındaki o çocuk, yıllar sonra milletin lideri oldu.
Bu yazıyı yazarken kendi içimde bir çelişki yaşadım. Ne kadar mizahi yazsam da, içimdeki fazla düşünen insan bir yandan “Atatürk, Selanik’te neler yaptı?” diye sorarken, diğer yandan “Aman, bıktım bu derin düşüncelerden, biraz eğlenelim” diyordu. Neyse ki sonunda bu ikisini birleştirip, hem yazdım hem de güldüm. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.